Peygamberler, düşünürler, devlet adamları, sanatçılar kısaca eli kalem tutan ve sözünü bilen herkes eski çağlardan beri “adalet” kavramıyla ilgilenmişlerdir.
Kutsal kitapların hepsinde “adalete ve adil olmaya” ilişkin bölümler mevcuttur.
Buna rağmen insanoğlu, dünyaya gözünü açtığı andan itibaren “adaletsizliklerin girdabında alabora olmaya” devam etmektedir.
Adalet dağıtacağız iddiası ile yola çıkan pek çok insan bizzat “adaletsizliğin müsebbibi” haline gelebilmektedir.
Bu adaletsizliklerin ise her zaman “ne yapalım emir kuluyuz, ne yapalım devir böyle, ne yapalım emir üst taraftan” gibi birtakım kılıfı her zaman hazır bulunmaktadır.
***
Daha ilginç olan ise adaletsizliklerin adalet ile değil de başka bir adaletsizlik ile sağlanmaya çalışılmasıdır.
Günümüzde çokça yaygın olan “Onlar yapıyorken iyiydi de biz yaparken kötü mü?” paradoksu bu ilginçliğin en güzel örneğidir.
Oysaki kadim geleneğimizde yaygın olan şey:Adaletsizlikleri adalet ile yıkmak en efdal olan şeydir.
Ve Kuran’ın bu konuda emri kesindir:
“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutunuz; kendiniz, anne babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Haklarında şahitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara sizden daha yakındır. İğreti arzularınıza uyup adaletten sapmayınız. Eğer şahitlik ederken dilinizi eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir.” (Nisa 135)
***
Adalet dağıtacağız iddiası ile yola çıkan pek çok insan bizzat “adaletsizliğin müsebbibi” haline gelebilmektedir.
Herkesin dilinde fakat eyleminde olmayan bu adalet nedir peki?
Adalet, “hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi”anlamına gelir. Yani; “teori ve eylem birlikteliği” gerektirir!
Haklı ile haksızın ayırt edilmesi “adaletle” sağlanır.
Adalet kavramı temelde “hukuk kurallarına uygunluğu” içerir. Bu kavram, insanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğundan “ahlak ve din kurallarıyla” da ilişkilidir ve tarih boyunca hep tartışmalı bir kavram olmuştur.
Eski Yunan’da Platon’a göre adalet, en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.
Aristoteles’in hareket noktasını ise “eşitlik” kavramı oluşturur. Ona göre, herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir.
18. yüzyılda Aydınlanma Çağı düşünürleri adalet kavramını daha dar biçimde tanımlamışlardır. Onlara göre hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk adalet için yeterlidir.
Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olmayabilir.
Yani “ya tuz kokarsa” paradoksu?
Çünkü hukuk, yasaların her durumda aynı biçimde uygulanmasını gerektirir. Oysa yargıç herhangi bir olayda yasayı uygularken, durumun özelliklerini de göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece genel bir nitelik taşıyan yasanın eksik yanları uygulamada giderilebilir ve adalete daha çok yaklaşılabilir.
***
İnsanların refah ve mutluluk içinde yaşamasının temel gerekliliklerinden birisi adaleti sağlamaktır.Gerçek anlamda adaletin sağlandığı bir ülkede neredeyse tüm insanlar mutlu, huzurlu ve güvendedir.
Adaleti sağlama görevi ise genel anlamda devlet yöneticilerine aittir. Adaletin sağlanmadığı toplumlarda insanlar mutsuzdur ve gerek devlet yöneticilerine gerekse de diğer insanlara karşı güvensizlik söz konusudur.
Bir diğer büyük görev ise adaleti sağlamakla sorumlu bulunan yargı mensuplarına, bir diğer deyişle mahkemelere düşmektedir. Yargı, işini yaparken adaletli davranıp herkesin hakkına riayet etmelidir. Çünkü bir gün o adalete yargıçlar da ihtiyaç duyabilir!
Her ne olursa olsun, bütün insanlar adaletin sağlanması için üzerine düşeni yapmalı, onu sağlamayı sadece devlet yöneticilerinebırakmamalıdır.
Bu şekilde davranmak safdillik olur. Çünkü tabandan tavana yayılan adalet, tavandan tabana yayılan adaletten çoğu zaman üstündür ve kalıcıdır.
Kuran’da belirtildiği üzere bir toplum/grup/insan kendi özünde/nefsinde/eylemlerinde var olan şeyi/adaletsizlikleri değiştirmediği sürece Allah onların halini değiştirmeyecektir.
Haksızlığa sapıp bütün insanların seni izlemeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalmak daha iyidir.
***
“Şu bir gerçek ki Allah, size emanet ve işleri mutlaka ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz Allah, (her şeyi) işiten ve görendir.” (Nisa-58)
“Ey iman edenler! Allah için adaleti (hakkı) ayakta tutan (hâkimler), adalet timsâli şâhitler olun. Bir kavme duyduğunuz kin sizi adaletten sapmaya sevk etmesin. Âdil davranın, takvâya daha yakın olan da budur. Allah’a karşı takvâlı olun (emirlerine uygun yaşayın). Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide-8)
“(Onlar) yalan dinlemeye çok meraklı ve haram yemeye pek düşkündürler. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hükmet, istersen onlardan yüz çevir. Eğer yüz çevirirsen sana hiçbir şekilde zarar veremezler.Eğer hükmedersen aralarında âdil şekilde hükmet.Hiç şüphesiz ki Allah adaletli olanları sever.” (Maide-42)
***
Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır. (Hz. Muhammed)
Adalet dünyadan kalkarsa insan hayatına değer verecek bir şey kalmaz. (İ. Kant)
Adaletsiz bir ülke mezbahadan başka bir şey değildir. (G. Clemencau)
Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç varır. (H.G. Mirabeau)
Geç kalan adalet adaletsizliktir. (W.S. Landor)
Kötülüğü adaletle, iyiliği de iyilikle karşıla. (Lao-Tse)
Adalet mülkün temelidir. (Hz. Ömer r.a.)
Kılıcın yapamadığını adalet yapar. (Kanuni Sultan Süleyman)
İyi olmak kolaydır. Zor olan adil olmaktır. En mükemmel adalet ise vicdandır. (V.Hugo)
Adaletsizliği, adaletle yıkmak gerekir. (M. Gandhi)
Haksızlığa sapıp bütün insanların seni izlemeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalmak daha iyidir. (M. Gandhi)
Adaletin kuvvetli, kuvvetlinin de adil olması gerekir. (Pascal)
Sevginin kurduğu devleti, adalet devam ettirir.(Farabi)
Çetin CEVİZ
Son Yorumlar